BİZE ULAŞIN
tr

Ağız ve Diş Sağlığının Kronik Hastalıklarla İlişkisi

Merhaba, bu yazımızda kronik hastalıklar ile ağız ve diş sağlığımızın ilişkisini irdeleyeceğiz. Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar diyabet, kalp ve damar hastalıkları, kronik solunum yolu hastalıkları ve kanserdir.

Diş çürüğünün de bu hastalıklar ile ilişkisi uzun süredir araştırılmaktadır. Pek çok sistemik hastalığın ilk belirtileri ağız içi dokularda gözlemlenir. Yine bu hastalıkların ağız içerisinde 200 ‘den fazla bulgusunun olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, rutin diş muayenesi sırasında hastaların henüz teşhis konmamış bazı sistemik problemleri fark edilebilir. Özellikle, endokrin problemler, kan hastalıkları, damarsal hastalıklar, mide bağırsak problemleri ve beslenme bozuklukları bu grup hastalıklardır.
Diğer taraftan diş hastalıklarının tedavi edilmemesi kalp-damar, böbrek, karaciğer, anemi gibi kronik organ hastalıklarına yol açabilir.

Şimdi biraz spesifik olarak bu hastalıkların bulgularına değinelim. Kontrol altına alınamayan diyabet ağız kuruluğu (Xerostomia), ağızda yanma (Glossodynia) , tat alma bozukluğu (Dysegeusta), trigeminal nevralji, temporamandibular eklem bozukluğuna neden olduğu gibi diş çürüğünün oluşması ve ilerlemesi üzerinde de büyük bir etkisi vardır. En önemli etkisi ağız kuruluğuna neden olduğundan tükürük akışının yavaşlaması ve azalması sonucu besinlerin diş yüzeyinden uzaklaştırılamaması sonucunda diş çürüğü ve diş eti hastalıklarının hızlı ilerlemesine sebep olmasıdır.

Diyabet hastaları, ağız sağlıklarına çok özen göstermeli ve dişlerini kaybetmemek için herkesten daha çok gayret göstermelidir. Bunun sebebi, diş kayıplarında sık uygulanan bir yöntem olan implantın, şeker hastalarında sağlıklı bireylere göre daha az başarılı olmasıdır. Diğer yandan kardiyovasküler hastalıklar ile ilgili yapılan araştırmalarda kötü ağız hijyeni, diş çürüğü ve diş eti hastalıklarının sıkı bir ilişkisi olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle kalp zarı ve kalp kapakçıklarının iltihaplanmasındaki direkt ilişki yapılan araştırmalar ile gösterilmiştir.
Yine yapılan pek çok araştırma; diş eti hastalığına yol açan pek çok bakteriye, damar sertliği ve damarlarda yağ birikimi ile karakterize kalp damar sorunlarında da damar içinde de rastlandığını göstermektedir. Dolayısıyla hastalar, diş eti sorunlarını tedavi ettirerek sadece ağız sağlığını değil aynı zamanda kalp sağlığını da korumuş olacaktır.
Diğer bir hastalık olan kanser bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp kontrolsüz çoğalması ile oluşan hastalık grubudur. Bu gruplar içerisinde baş ve boyun bölgesi kanserleri diş hekimliği açısından önemli bir yer tutmaktadır. Çoğu baş-boyun kanserleri cerrahi ve radyoterapi ile tedavi edilir. Radyoterapide erken ve geç dönemde ağız içerisinde birtakım etkiler ortaya çıkar. Görülen en önemli problem radyasyon çürüğü olarak bilinen diş çürüğüdür. Geç ortaya çıkar ve tedavisi zordur. Bu çürükler radyasyonun tamamlandığı üç ay içerisinde görülür. Bunun nedeni ağız açma zorluğu sebebiyle ağız hijyeniğinin bozulması, tükürük akışının azalması, yüksek miktarda şeker tüketilmesi ve çürük yapıcı floranın oluşumudur.
Bu tedaviye girecek hastaların tedavi öncesinde diş hekimi tarafından detaylı muayenelerinin yapılarak sorun oluşturacak dişlerin ağızdan uzaklaştırılması, tedavi olacak dişlerin tedavisinin tamamlanması (endodonti, restoratif tedavi, diş eti tedavisi) ve çok iyi ağız hijyeni eğitiminin verilmesi gerekir.
Kronik solunum yolu hastalıklarında solunum yollarında tıkanıklık ve solunuma bağlı problemlerden oluşur. KOAH’ın oluşmasında en başta gelen risk faktörü sigaradır. Diş ve dişleri çevreleyen dokuların yanı sıra çürük yapıcı bakterilerin KOAH oluşumunda risk faktörü olduğu gösterilmiştir.
Bu hastalıkların şiddetinin azaltılması amacıyla iyi ağız bakımı yapılması, ağızda oluşan dental plakların uzaklaştırılması, mevcut diş çürüklerinin tedavisinin yapılması en etkin yöntem olarak önerilmektedir. Bu da hastalığın seyrini ve tedavisini tolere edilebilir seviye getirebilecektir.

Astım hastalığı, hava yolunun aşırı duyarlı olması halidir. Ağız mukozasında bazı durumlarda ödem oluşur ve nefes almayı zorlaştırır. Öksürük, hırıltı, nefes alma zorluğu gibi belirtileri vardır. Bunu tetikleyen etkenler, alerjenler, sigara, stres, kimyasallar ve bazı ilaçlardır. Hastaların dikkat etmesi gerekenler, gerekli ilaçlarını yanlarında bulundurmak, sabah erken saatlerde tedaviye gelmek, gereksiz strese girmemek ve diş hekimi korkusunu bastırmaktır.
Sonuç olarak, diş hekimliğinde sistemik hastalıkların rolü çok önemlidir. Vücuttaki tüm sistemler birbirleri ile uyumlu biçimde çalışmaktadır. Ağız ve dişler, solunum ve sindirim sisteminin ilk basamağındadır ve bu sistemler ile bire bir ilişkilidir. Ağız hastalıkları, direkt ve dolaylı olarak tüm vücudu etkileyebildiği gibi, vücudumuzdaki bazı hastalıklar da belirti ve bulgularını ağız ortamına yansıtır.