BİZE ULAŞIN
tr

Çene Eklemi ve Dişlerin Kapanış İlişkisi

Merhabalar, Bu haftaki blog yazısında çene ekleminin vücudumuzla olan bağlantısı ve neden bazı hastalarda eklem problemi görüldüğüne dair bilgilendirme yapmak istedim. Bu konunun çok geniş kapsamlı olduğunu ve burada büyük resme genel bir bakış olması niyetiyle yazdığımı belirteyim. Baş ve boyun bölgesi, bütün hayatın yönetildiği beyni koruyan, fonksiyon gören onlarca kası, beyne giden yolda kesişen çok önemli sinir dallarını (kraniyal sinirler) ve diğer anatomik yapıları içeren parçamızdır. Alt çene bu alanda hareketli olan en büyük kemik olup hemen gerisinde yer alan omurganın ilk iki omuruyla (c1-c2) aradaki kaslarla bağlantı halindedir.

Derimizin altında fasya denilen, tüm vücudu baştan ayağa saran kollajen ağ sayesinden boyun, alt çene, omurga, omuzlar, dizler, kalça kemiğimiz ve ayaklarımız bir aks üzerinde birbirlerinin konum değişikliklerinden haberdar olarak yerleşim gösterirler. Ayak tabanındaki bir bozukluk zincirin devamında, çok yukarıda dişlerin birbirine nasıl kapanacağını etkileyebilir. Diğer bir örnekle boyunda bazı omurların birbirleri üzerinde yaptıkları bir açılanma, aralarından geçen kafa sinirleri üzerinde baskı oluşturarak geçmeyen bel ağrılarına, iç organ disfonksiyonlarına, tinnitusa (kulak çınlaması), migren hatta ağrılı adet dönemlerinin bile gizli sebebi olabilirler.
Vücutta hareketi sert bir yapı tarafından sınırlanan tek eklem temporomandibular eklem (TME) dediğimiz alt çene eklemidir. Alt çene kulakların hemen önünde yer alan iki yuva içinde yerleşir (fossa) ve diğer tüm eklemlerden farklı bir hareket tipine sahiptir. Çeneyi açıp yavaşça kapatmaya başladığımızda hareketin tamamlanma noktasının dişlerin kapanışı olduğunu hissederiz. Buna alıştığımız bildiğimiz kapanış anlamına gelen habitüel kapanış diyoruz.
Dişlerin çene hareketinin son noktasındaki kapanışları, alt çene ekleminin kendi yuvasında her zaman en rahat ve sabit bir konumda yerleşmesine izin vermeyebilir (ortopedik instabilite). Dişlerin birbiriyle olan ilişkisinin koca bir alt çene kemiğinin nasıl yerleşeceğini belirlemesi enteresan bir nöromüsküler mekanizmayla açıklanır. Diş köklerinin çevresini saran ince lif ağı, vücudun en gelişmiş proprioseptif yapısına yani bir nevi navigasyon sistemine sahiptir. Alt çene kendi açma-kapama yolu üzerinde kapanmaya başlayıp erken temas eden bir dişle karşılaştığında, beyne bu tek başına temas gösteren dişlerin bilgisi anında ulaşıp şu yorum ortaya çıkar: “Alt çenem kendisine kalsa böyle iki tane diş üzerinde açıp kapanacak, oysa ben bu şekilde yemek yiyemem, yediklerimi öğütemem. O yüzden kaslarda (baş-boyun) öyle ince bir ayar yapıp çeneyi yönlendireyim ki tüm dişlerim temas etsin ve istediğimi yiyebileyim.” Bu erken temas meselesi çene eklemiyle ilgili problemlerin gelip kilitlendiği ve çözümün de kendisinde bulunduğu çok kritik bir noktadır. Erken temas noktamız olup olmadığını kendi kendimize ağız açıp kapatırken tespit etmemiz çoğu zaman pek mümkün değildir. Hekimin yönlendirmesi ya da özel bir cihaz üzerinde tespit etmek ya da ileride bahsedeceğim tedaviyle ortaya çıkarmak mümkündür. Bahsettiğim bu ince (nöromüsküler) ayar, bazen çene eklemini ve çeneyi oldukça önemli bir yer değişikliğine götürerek vücudun tüm dengesini etkileyebilir fasya denilen ağ yapısı sayesinde. Yıllarca bu ufak sapmalarla birlikte fonksiyon görmeye devam kaslarda önemli yorgunluklar ve çene ekleminin yüzeylerinde erimeler meydana gelir. (Fonksiyondan kastettiğim yeme, içme, konuşma, ağız açıp kapatma gibi çenemizle yaptığımız hareketlerdir.)
Eklem ve diş kapanışının uyumlu olmayışı özellikle bruksizm alışkanlığını başlatan bir faktör olarak sayılabildiği gibi, diş sıkan/gıcırdatan kişilerdeki bulguların (ağrı, dişlerde ileri düzeyde aşınma, dişeti çekilmeleri gibi) daha ileri düzeyde oluşmasına sebep olabilir. Diş sıkma ve gıcırdatma sadece stresli hayat durumlarına vücudun verdiği tepki olmayıp bazen eklemin doğru konumda yerleşmemesinin de bir sonucu olabilir. Diş sıkma/gıcırdatma, tırnak yeme, dudak ısırma gibi eklemi daha da deforme edici alışkanlıklar, uzun süredir diş eksikliği bulunması, tek taraflı çiğneme gibi durumlar da eklem hastalıklarının önünü açan sebeplerdendir.
Buraya kadar anlattıklarımı aslında sözü şuraya getirmek için anlattım: adaptasyon. Takip edebildik mi?
Adaptasyon çenenin eklemle birlikte yapmış olduğu bu yer değişikliğine vücudun diğer bölgelerinde zorunlu dengeleyici cevaplar oluşmasıdır. Ağrı her zaman olmaz ama adaptasyon genellikle vardır. Örneğin boyun kaslarının alt çenenin yer değişikliğini dengelemek için asimetrik kasılmasına bağlı omurlarda birbiri üzerine doğru kaymanın gerçekleşmesi bir adaptasyondur. Adaptasyon bir noktaya kadar gerekli ve hayatı sürdürmeye hizmet eden bir mekanizma olsa da bazen bardak taşar ve olumsuz sonuçları gözle görür hale geliriz. İşte hastalar da tam olarak bu noktada kliniğe başvururlar.
Hastaların kliniğe gelmelerindeki en yaygın sebepler baş boyun bölgesinde ağrı, çenelerden ses gelmesi ya da çenelerin kilitlenmesidir. Ağrısı olmasa da eklemle ilgili ya da çenelerin fonksiyonel hareketleriyle ilgili bir problem olduğunda ağız içinde görebildiğimiz diğer bulgular şunlardır: dişlerde sallanma, bazı dişlerin dişeti çekilmesine uğraması ve kök yüzeylerinin açığa çıkması, zamanla diş aralarında boşlukların oluşması (özellikle ön dişler bölgesinde), ağız açmada çenenin bir tarafa kayması gibi. Bunlar dışında hastalarda kulak çınlaması, denge bozuklukları gibi bulgular da eklem hastalarında rastlanabilen durumlara örnektir.
Bu hastalarda hikayeyi başa sarabilmek ve yıllarca yorulmuş olan kaslarda sakin ve ağrısız bir hali tekrar oluşturabilmek için eklem splinti / stabilizasyon splinti denilen bir aparey uygularız. Splint apareyleri ağızda düz ve stabil bir zemin oluşturarak öncelikle kasların dengesiz kasılmalarını ortadan kaldırır, rahatlamış kasların rehberliğinde ise çene eklemi zamanla daha rahat ettiği bir konuma ulaşır. Kasların uzun yıllar öğrenmiş olduğu hatalı kapanma yolunun değişmesi için zamana ihtiyaç vardır. Splintler genellikle 3-6 ay arası günde 24 saat kullanılır. Kasların eski hafızalarını kırmak, yeni ve doğru bir nöromüsküler cevap oluşmasını sağlamak için tam zamanlı kullanım zaruridir.
Rahatlamış bir çene eklemi kendi rahat ettiği yol üzerinde açıp kapanmaya başlar ve hemen her zaman ağız içinde problemin ilk kaynağını teşkil eden erken temas noktası artık çok net şekilde ortaya çıkar. Bu erken temas eden dişler pek çok hastada arka en sondaki dişlerden sağda ya da solda bir tanesidir, genellikle erken diş çekimine bağlı devrik azı dişlerinde bu noktaların oluştuğunu görürüz.
Splintler sert ve düz yüzeyli ve çenelerin çeşitli hareketleri sırasında rehberlik sağlayacak bazı yüzeylere sahip olan apareylerdir Hekim tarafından düzenli aralıklarla uyumlaması yapılarak, değişen çene konumuna adapte edilirler. Splint tedavisinin tamamlanması hastanın ağrılarının azaldığı, kaslarının rahatladığı ve artık hekimin herhangi bir uyumlama yapmasına gerek olmayan bir noktada gerçekleşir. Eklemle ilgili yapılan tedaviler kasların rahatlatılmasının ön planda olduğu bir tedavi olduğu için bu konuda fizyoterapinin çok önemli bir rolü bulunmaktadır. Vücudun postüral değişimlerini baştan ayağa değerlendirerek yürüttükleri tedavilerle splint tedavisi eş zamanlı yürüdüğünde gerçekten çok yüz güldürücü sonuçlar alınabilmektedir.
Peki splint ile tedavimiz tamamlandığında neler oluyor? Bununla ilgili ayrı bir yazıda bilgi vermek daha iyi olabilir. Konunun daha çok sular kaldıracağı benimse bilgimin bir sınırı olduğu anlaşılıyor değil mi?
Okuduğunuz için gerçekten çok teşekkür ederim.