Başka hiçbir yabancı malzeme kendi vücudunuzun bir parçası olan dişinizin yerini tutamaz. Günümüzde kayıp bir dişin telafisi ancak protez veya implant ile mümkündür. Benimsenen görüş, ancak dişin ağızda tutulamadığı zaman bu alternatiflerin düşünülmesidir. Eskiden, “dişi çekelim köprü yapalım”, bugünlerde “dişi çekelim implant yapalım”a dönüyor. Çünkü özellikle derin çürüğü olan, iltihaplı dişleri ağızda tutabilmek kanal tedavisi uzmanlığı yapmamış (endodonti) hekimler için oldukça zor. Yeteri kadar bilgilendirilmeyen hastalar da dişe daha fazla bir şey yapılamayacağı fikrine katılıyorlar ve çekim gerçekleşiyor.. Bir de bunların telafisi için harcanan zaman, emek ve tabi ki maliyeti düşünün. O zaman neden dişi ağızda tutmak tedaviyle mümkünken dişi çekelim? Hasta maddi, manevi olarak bir önyargı ile dişin çekilmesini isteyebilir, siz yarım saat bilgilendirseniz de maalesef bu önyargıdan hastayı kurtaramayabilirsiniz. Bunun nedeni hastanın önceden yaşadığı deneyimler (yanlış yapılmış kanal tedavileri) olabilir. Hasta dişin çekilmesiyle sorunun biteceğini düşünüyorsa, asıl sorunun çekimden sonra o bölgenin boş kalmasıyla oluşabileceğinin farkında değil demektir. Hastanın sosyo-ekonomik durumu ve buna bağlı olarak kültür seviyesi, bu tutumunda çok etkilidir. Gelişmiş ülkelerde; çürük oluşmasın diye koruyucu yöntemlere bu kadar ağırlık vermişken, bizim hala tedavi ile ağızda kalabilecek dişleri bile bilinçsizce çekmemiz, daha çok yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Şimdi kısaca ağrılı, iltihaplı veya kırılmış bir diş nasıl oluyor da tedaviyle ağızda kalabiliyor kısaca ondan bahsedelim. Dişin içi; pulpa denilen damar, sinir ve çeşitli hücrelerden oluşan bir doku, ve bu dokunun içinde olduğu kök kanal sistemi adı verilen bir boşluktan oluşmaktadır. Çürük, travma, veya herhangi bir nedenle zarar gören pulpa dokusu vücudumuzun başka yerlerinden farklı olarak kendini tamir edemez. Bu nedenle ağrı oluşur ve dişimiz ağrır. Buna ilaveten kök kanal sisteminin içine bakteri girişi olursa zamanla kökte bir lezyon oluşur ve diş iltihaplanır. Her iki durumda da tedavisi mümkündür. Bu tedavinin adı kanal tedavisidir. (Bazı durumlarda kanal tedavisine ilaveten endodontik cerrahi gerekebilir*). Kanal tedavisi; kök kanal sisteminin temizlenmesi, bakterilerden arındırılması ve doldurulması işlemidir. Kanal tedavisi tahmin edildiği gibi zor ve sabır isteyen bir tedavi şeklidir. Başarı; tedavinin heraşamasının kusursuz uygulanmasına bağlıdır. İşlemin herhangi bir basamağında oluşabilecek bir sorun tedavinin uzun süreli başarısını direkt olarak etkilemektedir. Eğer kök kanal sistemi tam olarak temizlenip doldurulursa kökten kaynaklı bir sorun olmadan dişin uzun yıllar ağızda kalmaması için bir neden yoktur. Hastaların tedirgin oldukları bir başka konu, tedavi sırasında ağrı duyup duymayacaklarıdır. Günümüzde uygulanan anestezi teknikleri ve solüsyonlar sayesinde kanal tedavisi sırasında hastanın herhangi bir ağrı duyma şansı ortadan kalkmıştır. Tedavi sırasında sürekli bir ağrı duyuluyorsa bu, anestezinin yetersiz olduğunu gösterir. Bu durumda biraz daha beklenmeli veya anestezi tekrarlanmalıdır. Yapılan anestezinin şekli genel olarak çekim yaparken yapılan anestezi ile aynı veya daha kuvvetlisidir. Dolayısıyla çekim veya tedavi kararı verirken anestezi belirleyici bir etken değildir. Kısaca durumu özetleyelim: Hiçbir şey ağızdaki kendi dişinizin yerini tutamaz. Onu ağızda tutmak öncelikli olarak sizin elinizde. “Dişim ağızda kalabilir mi?” diye bir soruya en iyi cevabı size bir endodontist verebilir. Kanal tedavisi uzmanı bu konuda son sözü söyleyen kişidir. Sağlığınızın her şeyden değerli olduğunu unutmayın.
Sorunlu diş çekilsin mi? Kalsın mı?