13 Mart’ta ikinci hasta. O döneme kadar hastalığın ne olduğunu anlamaya çalıştık. Türkiye’de ilk hasta çıktıktan sonra da bizim, yakınlarımızın, çalışma arkadaşlarımızın, hastalarımızın riski ne ve yapılması gerekenler nedir konusuna odaklandık. 17 Mart’a kadar önlemler paketi hazırladık, uygulamaya koyduk. Burada anlatılamayacak kadar uzun bir liste ve uygulama prosedürleri. 18 Mart ile birlikte de acil dışında hasta almama kararı aldık. Yaklaşık 60 kişilik bir ekibin çalışmasını 5 kişiyle sınırlandırdık.
Bugün hala bazı klinikler açık iken bunu neden bu kadar acele yaptığımızı kendime ve etrafımdakilere hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Yaptığımız tedaviler sırasında hekimden hastaya, hastadan hekime bir bulaştırmanın olmayacağından eminim. Biz her zaman türlü hastalıklara açık bir mesleğiz. Endişem, öncelikle çalışmak için gelen arkadaşlarımızın ve tedavi için gelen hastalarımızın kliniğimize ulaşırken, dönerken yollarda bu hastalığa maruz kalabilme ihtimalleri idi. Bu ihtimali elimine etmek için sadece aciller ile ekibi ve tedavileri sınırladık.
Mottosu, Kültürü,
“İmpladent olarak biz; insanları tanımanın ve onlarla bağ kurabilmenin hayattaki en büyük zenginlik olduğuna inanıyoruz.”
olan bir klinik, neler yapmalıydı?
Evde geçirilen uzun saatlerde biz ne yapabiliriz sorusunu sorduk kendimize. #evdekal çağrısı içeren videolar başladı. İmpladent ekibi dişhekimliği hizmeti dışındaki yaşamı ile misyonunu ortaya koydu.
Bir grup arkadaşımız tam koruma ile acil diş sorunu olan hastalarımıza şifa oldu. Evde oturan arkadaşlarımız da evde kalmanın, dayanışmanın, birlikte olmanın değerini coşkusunu paylaştı. Bizde Mart ayının son 15 gün haberleri böyle. Nisan da yeni başlangıçlara merhaba demeyi diliyorum…